YÖK Akademisi


İrfan O. Hatipoğlu Mustafa Kemal Üniversitesi (iohatip@hotmail.com)

12 Eylül 1980 askeri darbecileri ülke bütünlüğünü korumak, milli birliği ve beraberliği sağlamak, demokratik işleyişi engel olan nedenleri ortadan kaldırma adına ülke yönetimine el koydu. Askeri darbenin gerekliliği için gösterdikleri en önemli nedenlerden biri yaşanan öğrenci olaylarıdır. Öğrenci olaylarından da özerk/özgür üniversiteleri sorumlu tuttular. Üniversitelere karşı öfkeli, aşırı cereyanların etkisinden kurtarıp, “hizaya” getirme istenci taşıyorlardı. Darbeciler bu istençleri doğrultusunda ülkeyi “yıkım” yasalarından en önemlisi olan 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nu (YÖK) uygulamaya koydu. Yükseköğretimi yeniden düzenleyen bu yasayla üniversiteler cumhuriyet döneminde elde ettikleri tüm kazanımları kaybetti. Üniversitelerde idari özerkliğe son verildi. Tüm görevlere atama usulü getirildi. Üniversitelerin yönetimi Yükseköğretim Kurulu’na (YÖK) devredilerek merkezileştirildi.

Yükseköğretim Kanunu’nu gereği üniversitelerin “merkezden yönetilmesi” ve “hizaya” getirilmesi için kurulan Yükseköğretim Kurulu Başkanlığına Hacettepe Üniversitesi eski Rektörü İhsan Doğramacı (1981-1992) getirildi. İhsan Doğramacı YÖK’ün hazırlanmasının baş mimarı ve YÖK’ün uygulayıcısı olması nedeniyle Milli Güvenlik Konseyi üyeleri kadar birinci derecede sorumludur. Doğramacı’nın 10.5 yıl süren YÖK Başkanlığı dönemi, YÖK’ün kurumlaştığı, eksiksiz uygulandığı dönemdir. Bu dönemi özgür/özerk üniversiteden yana olanlar, üniversitelerin “yıkım” dönemi ve Doğramacı’yı da “yıkım müteahhidi” olarak anarlar.

Darbeciler öncelikle üniversitelerdeki “aşırı cereyanlara” kapılmış öğretim elemanlarını tasfiye etmekle başladı. Tasfiyeler için 1402 sayılı Sıkıyönetim Yasasında düzenlemeye gidildi. 1402 sayılı Sıkıyönetim Yasası’nda yapılan değişiklikle, sıkıyönetim komutanlarına kamu çalışanlarına görevlerinden uzaklaştırma yetkisi verildi. Verilen bu yetkiden en çok üniversite öğretim elemanları etkilendi. Sıkıyönetim komutanından gelen yazıyı sorgulamadan rektörler ve dekanlar ‘görülen lüzum’ üzerine akademisyenin kurumla ilişkisini kesiyordu. Üniversiteden atma eylemi 1980' de başlamış 1983 Haziran ayına değin sürdü. Kamuoyunda bu yöntemle atılan akademisyenler, "1402"likler" olarak bilinir. Arkasından Yükseköğretim Kanunu/Kurulu’nun ilk uygulaması ‘akademi’de öğretim elemanlarının işlerinden kovulmasının sürekli kılınmasıdır. YÖK’ün geçici 22. maddesine göre tüm akademisyenlerin kadrosu açık tutulduğu için, rektörler, istemedikleri öğretim üye ve yardımcısını, yeniden atamayarak tasfiye ettiler. Bununla yetinilmedi. YÖK üniversitelerden tasfiyeleri; sıkıyönetim sonrası kalıcı kılmak için YÖK’ün 7/L maddesi 1983

yılında değiştirildi. Bu düzenleme ile YÖK’e, YÖK yasasına aykırı hareket eden öğretim elemanlarının görevlerine son verme ya da başka bir üniversiteye denenmek için görevlendirme yetkisi verilmesidir. Yapılan değişiklik geçici kadroda çalışan Araştırma Görevlileri gibi, bu madde kadrolu çalışan doçent ve profesörlerin yıldırılması amacıyla rektörler tarafından sıklıkla kullanılmaktadır.

Yükseköğretimde yeniden yapılandırmanın ruhunu üniversitelerden idari özerkliğin kaldırılması oluşturur. Üniversitelerde 1919’larda başlayan “özerklik” kazanımı, çıkan her yeni üniversite yasasında genişlerken -1933 kurucu, özerkliği hedefleyen Üniversite Yasası dışında-, YÖK ile birlikte kaldırıldı. Üniversitelerde öğretim elemanlarının yerine dekanların, dekanların yerine rektörün, rektörün yerine YÖK Başkanının ve YÖK Başkanının yerine de Cumhurbaşkanının düşündüğü bir yönetim sistem kurulmuş oldu.

YÖK’ün oluşturduğu yönetim izlencesi gereği üniversiteler Yükseköğretim Kurulu (YÖK) tarafından merkezden yönetilir. Üniversitelerin merkezden yöneten bu kurul; yükseköğretim kurumlarının kurulması, geliştirilmesi ve eğitim-öğretimin sürdürülmesinden sorumludur. Yine merkezi yönetim anlayışı gereği üniversitelerin yönetiminden tek sorumlu rektördür. Üniversiteyi tek başına yönetir. Rektör üniversite organlarına karşı değil YÖK’e karşı sorumludur. Üniversitelerin yönetimi için oluşturulan kurullar, “üniversite senatosu” dahil danışma niteliğindedir. Aldığı kararlar öneri niteliğinde ve kararları sonuçlandırmak rektöre aittir. Rektör üniversite çalışanlarının da en üst (akademik, idari) amiridir. İstediği kişiyi üniversite içinde istediği yere sürebilmekte, istediği görevi verebilmekte ve işine son verilmesi ya da başka bir üniversiteye sürülmesi için YÖK’e önerebilmektedir.

YÖK’ün en önemli düzenlemelerinin başında öğretim elemanların çalışmasıyla ilgilidir. Akademik kadronun kaynağını oluşturan “asistanlık” kaldırılmıştır. Asistan yerine “Araştırma Görevlisi” adıyla bir öğretim yardımcısı kadrosu getirildi. Araştırma görevlileri iş güvencesi olmayan sözleşmeli (geçici kadro) olarak çalışırlar. Sözleşmeleri bir yıllık sürelerle rektör tarafından yenilenir. Doktorasına tamamlayanlar “yardımcı doçent” olarak geçici kadroya atanırlar. Geçici kadroda çalışma, rektörlerin sözleşmelerini yenilemesiyle doçentlik kadrosuna atanıncaya kadar sürer. Geçici kadroda çalışma akademide başarılı, iyi yetişmiş, çalışkan, özgüveni olan gençlerin öncelikleri istençleri olmaktan çıktı. Edilgen, sorgulamayan, yalnızca verilen görevi yapan, kontrol edilebilir kişilerin seçtiği iş koluna döndü. Bu seçim üniversitelerin akademik kadrolarının aşınmasının önünü açtı. Yandaş olanların kayırmacı anlayışla akademik kadroya alınmasıyla “akademik duyarlılık” zayıfladı.

Yükseköğretimde yapılan düzenleme yalnızca akademik yaşamı örselemekle kalmadı. Ülkenin insan kaynağının nitelik olarak çökmesine, ülkenin ileriye taşınmasında kaygıları da beraberinde getirdi. Bu nedenle

Yükseköğretim Kanunu yasalaşmasından ve uygulanması sürecinde üzerinde en çok tartışılan ve değişiklik yapılan bir yasadır. Tüm siyasi partilerin karşı olduğu ve iktidar olduklarında değişiklikler yaptığı bu yasa, yapılan tüm değişikliklere karşın “ruhunu” kaybetmedi. Yapılan tüm değişikliklere karşın anti demokratik yönetim anlayışını koruyor. Oluşturduğu korku iklimiyle hızla akademiyi ortaçağ karanlığını sürüklemeye devam ediyor.

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)